Hepinizin bildiği üzere şuan tüm dünyada salgın olan korona virüsü (Covid-19) ile karşı karşıyayız. Güncel olarak açıklanan vaka sayıları, ölüm oranları ve bu virüsün çok hızlı yayılabilme özelliğinden kaynaklı çoğunluk; yoğun endişe ve korku içerisinde oluşabilecek en kötü senaryoya odaklanmakla meşgul. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine bakıldığında tüm dünyadaki vakaların arasından ölümle sonuçlanan olgu sayısı yüzde 5 iken, beynin insanı mutlu etmek için değil de hayatta tutmak için çalışan mekanizması sebebiyle madalyonun öbür yüzü olan yüzde 95 hastalıktan kurtulabilme olasılığına odaklanamıyoruz. Bunun sebebi var olan tehlike hala orada duruyor ve beynimiz bizi sürekli bir şeyler yapmalısın sinyali ile alarmda tutuyor. Bu durum bireylerde uyku ve beslenme düzensizliği, psikosomatik rahatsızlıklar (psikolojik kökeni bulunan), öfke hali, depresif davranışlar, boşluktaymış hissi ya da inkar veya isyan gibi işlevsel olmayan savunma mekanizmalarıyla karşı karşıya bırakıyor. Bazen; her ne kadar farkındalığı yüksek olan ve rasyonel biri olduğumuzu düşünsek ve önlemler alsak dahi beynimizin sürekli gönderdiği ‘tehlike var, hayatta kal’’ sinyalleri ile vücudumuz bizi korumak için hormonları olması gerekenden fazla salgılamaya başlıyor. Ancak yüksek oranda salınımın süresi uzadığında, yani salgın gibi uzun süre maruz kalınabilinecek durumlarda zihin ve beden aynı anda sürekli tetikte kalarak bizi hem ruhen hem de fiziken yıpratmakla beraber, bağışıklığımız üzerinde etkisi olan psikolojik sağlığımızı da olumsuz şekilde etkiliyor. Artan adrenalin ve kortizol hormonu seviyeleri bağışıklık sistemini güçsüzleştirmektedir. Fiziksel sağlığımızı, aldığımız tedbirler sayesinde sıkça kontrol ederken, ruh sağlığımızın önemini ve fiziksel sağlıkla olan ilişkisini görmezden gelebiliyoruz. Dengede kalabilmek, yoğun stres altında olduğumuz dönemlerde her zaman gül bahçesine açılan kapının anahtarıdır. Hem fiziksel hem psikolojik sağlığımızı hem de bu ikisi arasındaki iki taraflı ilişkiyi kavradığımız noktada dengede kalabilme ve iyi olma halini sürdürebilmek mümkün.
Peki dengede kalmak için neler yapılabilir?
Maalesef özellikle böyle dönemlerde yoğun şekilde bilgi kirliliğine maruz kalıyoruz. Evet, günümüzde hızlı şekilde bilgiye ulaşmak için sosyal medya kullanımının hayatımızda önemli yeri olsa da sıkça asılsız ve provoke edici haberlerle karşılaşıyoruz. Tam da bu noktada doğru bilgiye ulaşmak için güvenilir kurum ve kaynakların yayınladığı haberleri takip etmek gerekmektedir. Aksi takdirde yayılan komplo teorileri ve felaket senaryoları, toplum üzerinde yoğun korku ve panik yaratmaktadır. İlk adım olarak, haberleri gelen whatsapp mesajları, sosyal medyadan yayılan haberler yerine, devletin ilgili kuruluşlarının açıklamaları, haber kanalları üzerinden takip etmektir. Sık sık farkındalıkla nefes alıp vermek, nefes egzersizleri (nefes egzersiz videolarına internet üzerinden ulaşabilirsiniz), beslenmenize ve uykunuza özen göstererek kendinizi daha dingin hissedebilirsiniz. Gün içerisinde hobinizle ilgilenerek ya da size iyi gelen her ne varsa; bir bitki çayı içmek, sevdiğiniz bir kokuyu koklamak ya da sevdiğiniz müziği dinlemek gibi kendinize iyi gelen alanlara yönelebilirsiniz. Çalışmalarınızı mümkün olduğunda evden sürdürmenizin sizin ve çevrenizin sağlığı açısından büyük önem oluşturduğu bu dönemde, daha önce okumak isteyip vakit bulamadığınız bir kitaba başlayabilir, yeni bir diziye başlayabilir ya da filmler izleyebilirsiniz. Sevdiklerinizde iletişimi koparmamak ve salgın dışında da konularda konuşabilmek önemlidir. Aynı zamanda duygularınızı ve düşüncelerinizi ifade edebileceğiniz ve büyük ölçüde rahatlama sağlayabileceğiniz günlük tutmanız da sizin için olumlu olabilir. Eğer mecburiyetten işe gitmek zorunda kalıyorsanız ise kişisel tedbirlerinizi almalı; hijyene ve kişisel mesafenize özen göstermeli, dışarıdan eve döndüğünüzde de ellerinizi ve yüzünüzü iyice temizlemeli, kıyafetlerinizi en az iki saat balkonda havalandırmalı ya da yıkamalısınız. Virüsün havadan değil yerden ve nesnelere yapışarak yayıldığı açıklandığı için ayakkabılarınızı kapının dışında ya da balkonda bırakarak (yerden altına virüs yapışmış olabilir) bireysel tedbirlerinizi almış olursunuz. Sosyalliği fiziksel anlamda en aza indirmemizin sağlıklı olacağı bu dönem, evinizde egzersizler yapabilirsiniz, bununla ilgili internette çokça videoya ulaşabilirsiniz. Yeni yemek tariflerini deneyebilirsiniz, kek ya da pasta hazırlamak çoğu kişi için çok rahatlatıcı bulunur. Evinizin düzenini değiştirebilir, dolaplarınızı düzenleyebilir ve kendinize yeni alanlar açabilirsiniz. Meditasyon yapmak ya da ibadet etmek kişiye dinginliği açısından çok iyi gelebilir. Aslında kendinize yöneldiğiniz bu süreçte kendinizi daha yakından keşfedebilirsiniz. Kriz dönemlerini fırsata çevirmek gerektiğini vurguluyorum. Mesleki gelişimi sürdürmek isteyenler, online gerçekleşen eğitimlere katılabilir, kendileri de araştırma yaparak yerli yabancı kaynaklara ulaşabilirler.
Hatırlamakta fayda var ki belli bir süre karantinada kalmak bir ceza değil sağlık tedbiridir. Hem sizi hem ailenizi hem de toplumu korur.
Panik atak rahatsızlığı olan bireyler bu dönem sıkça panik atağı ile korona virüsü ayrımını yapmakta zorlanabilir. Kalp çarpıntısı, terleme, nefes daralması, titreme gibi bedensel duyumlar panik atağından dolayı mı yoksa virüs mü bulaştı anlamakta güçlük çeken kişi, acil servisin yolunu tutabilir. Daha önce panik atak geçirdiyseniz zaten böyle bir durumunuzun olduğundan haberdarsınız ve belirtiler maksimum bir saat sürüyorsa bu panik ataktan dolayıdır. Artan endişe, yoğun korku ve stres altında olmanızdan dolayı ataklar geçirmeniz olasıdır. Bu süreçte psikoterapi desteği alarak daha iyi hissetmeniz ve atak yaşamamanız mümkün. Obsesif Kompülsif bozukluğu olan birey de semptomlarında artış yaşayabilir ve içinden çıkmakta zorlanacağı bir döngüye girebilir.
Bu süreci psikoterapi alarak daha hafif geçirmeniz mümkün, ruhsal sağlığınızı korumak adına terapi seçeneklerini örenmek için arayabilirsiniz.