‘Kendini daima en kötüsüne hazırla, iyi bir şey olursa seviniriz; kötü bir şey olursa hazırlıklı oluruz diyenlerden misiniz ya da böyle diyenlere şahit oldunuz mu? Ne kadar da temkinli ve masum geliyor değil mi? Haklı olarak, ‘E temkin kötü bir şey midir ki?’ Diye soranlar için de cevaplarım hazırda. Aslında, bu karamsar bakış açısı insanı içten içe ve günden güne tüketen ve çoğu durumda kaybettiren bir bakış açısıdır.

    Evhamlı ve kaygısı yoğun insan, yaşamdaki her şeye karşı mesafelidir; mutluluğa ve başarıya bile. Çünkü, ilişkiler potansiyel olarak ayrılık yahut terk edilme riski, elde edilen başarı ise o avantajlı durumu kaybedebilme veya daha zor bir durumda kalabilme (örn: iflas) riski taşır. Kaygı ve evhamın şeması (kök inancı) olan karamsarlık ve peşi sıra takibindeki dayanıksızlık şeması diğer tüm erken dönem edindiğimiz ve ergenlikte pekiştirdiğimiz kök inançlarımızda olduğu gibi kendilerini kanıtlamak ve varlıklarını sürdürebilmek için daima olumsuz örneklere odaklanmamıza neden olur. Karamsarlık şeması fısıldar: ‘Olası tüm sorunları bul, zihninde felaketleştir ve de başına gelirse ne yaparsın diye otur plan yap’. Dayanıksızlık şeması da ekler; ‘Karamsarlık şeman ne diyorsa onu yap çünkü başına en kötüsü gelirse buna dayanamazsın.

    Karamsarlık şeması olan ve dayanıksız olduğuna inanan birey, bir türlü ‘Sadece şimdi ve buradayım ve şu anda yaşadıklarımdan sorumluyum; başıma gelirse o anda çözümleyecek donanıma da sahibim’ diyemez.

    Ya başarısız olursam diye denememek

    Ya boşanılırsa diye evlenmemek

    Ya biterse diye yakınlık kuramamak

    Ya düşerse diye uçağa binememek

    Daima, kendini en kötüsüne hazırlamaya gönüllü olmak, bir bakıma daha iyisine layık olmadığına dair kök inancın varlığına işarettir. Temkinli olmak ile yaşamını zorlaştırmak ya da kendini bir tür cezalandırma yöntemi olarak karamsarlığı seçmek bambaşka şeylerdir. Benliğiniz, sonsuz potansiyel ile dönüşebilir ama aynı zamanda da tükenebilir; bu ikircikli durumda, ne tarafta duracağınızı kolay olmasa da siz belirlersiniz. Olumsuz senaryolar üretmek, bir tür düşünce hatası yani bilişsel çarpıtma olan felaketleştirme yapmak çoğu zaman, hiçbir işe yaramaz; hatta neredeyse hiç işe yaramaz. Çünkü, bir şeyin zihindeki korkusu ile gerçek hayatta deneyimlenen hiçbir zaman aynı olmaz. İnsan, ne kadar dirençleri olsa da korktuklarının üstesinden gelebilecek kadar yeterli donanıma sahiptir. Evet, cam bir fanus içinde güvende hissedilebilir ama zaman içinde tükenilir. İnsan için büyüme ve gelişme bu denli sınırlar altında mümkün değildir. Sürekli olumsuza odaklanmak, en kötüsünü düşünmek, daima alarmda hissedip plan program yapmak bize çocuklukta kişinin yaşamış olması muhtemel olan kötü muamelelerin resmini çizer. Evham, kültür mirası olarak da nesillerce aktarılabilir. Hem ne diyordu atasözünde ‘Çok gülen, çok ağlar’. Bu kıymetli atasözü de yanlış yorumlanıyor olabilir mi? Daha mecazi ve derin bir anlamı olabilir mi? Örneğin, hayatta ağlamak da var gülmek de. Ağladığında bil ki güleceğin günler olacak; karamsarlığa kapılma ve çok gülüyorsan da hayatta ağlamak da var. Yani çok güldünüz bakın şimdi başınıza bir şey gelecek; plan yapın hazırlıklı olun, demek değildir.

    Ama artık gücü ele almanın ve şimdiki zamana odaklanmanın vaktidir. Şema terapi, içimizdeki bu ürkek çocuk yanına bakım verir ve onu korur. Çünkü, bilir ki bu denli evhamlı, kaygılı ve karamsar biri içinde ürkmüş, korkmuş ve örselenmiş bir çocuk ruhu taşır. Kaynağı bulmak, onu konuşup analiz etmek ve anlamak işin yarısıdır; birey, neyi neden yaptığını öğrenince rahatlama sağlar ve güvenli bir ortamda dışa vurum ile kabule daha kolay geçebilip şimdi ve burada sağlıklı yetişkin yanıyla olaya el koyabilir. Geçmişinde kötü muameleye maruz kalması olası birey olabileceği gibi duygusal farkındalığı ve hassasiyeti diğerlerinden fazla bireyler de kendilerini korumak için önceden birçok senaryo üretip çözümleri hazırlamak isteyebilir ama belki de hiç karşılaşmayacakları durumlar için enerjilerini daha faydalı birçok şey yapabilecekken boşa harcarlar ve fazla düşünce onları düşünce girdabı olarak ifade edebileceğim bir ruminasyona sokabilir. Sürekli olumsuz senaryolar kurmak ve bedenin sinir sisteminin sürekli alarmda olması bir süre sonra depresyona ve bazı medikal rahatsızlıklara neden olabilir.  İyi haber; psikoterapi ile karamsarlığa çare bulunabilir, çok düşünmekten yaşamaya fırsat bulamayanlar rahat nefes alabilir.

    Kalalım sağlıcakla.

    Uzm. Psikolog Özlem Nur Tulum

     

    Kadıköy uzman psikolog, Bağdat Caddesi uzman psikolog ve Ataşehir uzman psikolog eşliğinde sizlere destek veriyoruz. Yaşamış olduğunuz problemleriniz ile ilgili terapi seansı oluşturmak için hemen  mail ya da mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz.