Kararını kim verir? Aldığınız kararları belirleyen unsurlar nelerdir?

    Karar verme sürecimizi psikolojik açıdan ele alacak olursak pusulamız; ihtiyaçlarımız, arzularımız, değerlerimiz ve hedeflerimizdir. Fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarımız, arzularımız veya isteklerimiz, önem atfettiğimiz ve öncelediğimiz değerlerimiz ve ne yöne doğru gideceğimizi hatırlatan hedeflerimiz, günlük hayatımızdaki basit seçimlerden, eğitim, meslek ve partner seçimlerimize kadar doğrudan aldığımız kararları etkilemektedir. Ek olarak, yetiştirilme tarzı ve doğuştan gelen mizaçla bağlantılı olarak bireyin; mükemmeliyetçiliğinin, içsel endişelerinin, öz güven eksikliğininin, kaybetmeyi kabullenme zorluğunun ve yeniliklere açık olmamasının götürüleri ile karar vermekte aşırı derecede zorlanması da sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Bir diğer farklılık ise her bir bireyin, zihninin bilgiyi işleme mekanizmasının farklı çalışıyor olmasıdır.

    Bu bağlamda, insanı düşünmeye sevk eden birkaç sorum var; Hür irademizle aldığımızı sandığımız kararları, gerçekten, biz mi seçiyoruz? Ya da seçmediğimizi düşündüğümüz şeylerin kararlarını da biz veriyor olabilir miyiz?

    Karar alırken hem özgürüzdür hem de değilizdir. Dualite, hayatın tümünde egemen olduğu gibi karar alma sürecinde de kendisini göstermektedir. Karar almak istediğimiz çoğu konu ile ilgili hem sınırlılık hem de sonsuzluk gibi yorumlayabileceğimiz kadar çok fazla seçenek vardır. Hatta çoğu zaman bu sınırsızlık algısı ve tam bir özgürlük hali insanı korkutur; çünkü, bir ölçüde güven vermez. Karar alma sürecinde tamamen hür olmadığımızı göstermek ama irademizle koruyabileceğimiz taraflara da sahip çıkmak adına birkaç örnek vermek isterim. Örneğin, ölüm konusu başlı başına bir sınırlılık; çünkü, ne zaman geleceğine özgür irademizle karar veremiyoruz. Bir diğer taraftan da hayatımızı kendimiz sonlandırmayarak yaşamayı seçmeye devam ediyoruz; tam da o noktada hür iradeyle bir seçim mevcut diyebiliriz.

    Örneğin; hayatımızı devam ettirebilmek için hem beslenmek hem de su içmek zorundayız; bu konuda özgür iradeden bahsedemeyiz, ancak, neredeyse sonsuz gibi algılayabileceğimiz kadar da yemek seçenekleri vardır. O an bulunduğumuz yerde, yemeğe ayrılan sürede ve maddi imkanlarımız dahilinde bir seçenek belirledik ama bu çok özgür irade ile olmadı dediniz diye varsayalım. O halde, yemeği ne şekilde yiyeceğimiz, bizlerin özgür iradesine kalmış diyebilirim. İster yavaşça çiğneyerek tadını kokusunu fark ederek ve konuşmadan yeriz. İster sağlıksız olsa da hızlı hızlı tıkınırcasına yeriz. İster sağlıksız olsa da televizyon karşısında yeriz. İster yakınlarımızla beraber, ister bahçede ister içeride ister oturarak ister sağlıksız olsa da ayakta yiyebileceğimiz ve tüm bunları irade ile sağlayabileceğimiz gibi. Kısacası; nasıl yediğimiz, nerede yediğimiz, yemeği salt bir aktivite olarak yapıp yapmadığımız hür iradeyle değişir.

    Her ne kadar o anlık ya da uzun bir vadede sınırlı ve zorunlu koşullar altında olsak da yine de o dar koşulda dahi özgürce seçim yapabileceğimiz küçük bir alan vardır. Ruhumuza iyi gelecek olan ve psikolojik sağlığımızı önemli ölçüde koruyabilecek olan şey: dar koşullarda dahi o küçük özgür alanları keşfedip sahip çıkmaktır.

    Peki, karar verememek ya da bile isteye bize iyi gelmeyen bir kararda ısrarcı olmak neyle ilgilidir? 

    Herhangi bir amaç uğruna verilen yoğun emek; örneğin, bir eğitim, meslek veya ilişkilere dair yapılmış çokça yatırımlar yüzünden; artık, var olan o durum bireye iyi gelmediği noktada olsa dahi sürdürmek için motivasyon sağlayabiliyor. Yaptığımız duygusal ve maddesel olarak yatırımlar; yanlış bir karardan dönmeyi zorlaştırabiliyor. Emek verilen ölçüde, artık size uygun olmayan ya da hizmet etmeyen şeyden vaz geçmek güçleşebiliyor. Örneğin; severek evlenen bir çift, seneler sonra şiddetli geçimsizlik nedeniyle mutsuz olabiliyor. Paylaşımları azalabiliyor ve birbirlerinden uzaklaşabiliyorlar; böyle durumlarda, diğer tüm şartların olgun olduğunu da varsayarsak insanları ayrılıktan alıkoyan en önemli faktör; her iki tarafın ya da tek bir tarafın çok fazla emek vermiş olmasıdır. O güne gelene kadar belki maddi belki de manevi olarak beraber mücadele eden, yıllarını geçiren çiftler her şey tersine dönse dâhi o günlerde feda ettiklerinin boşa gideceğini düşünerek kendilerine artık iyi gelmeyen yerde ve kişiyle kalabiliyorlar. Evet, bu çok zor bir durum; ancak, zarar gördüğümüz noktada hiçbir çaba karşılık vermiyorsa geçmişteki emeklere bakarak bugünü ve geleceği tehlikeye atıyor olmak ne derece mantıklı ve işlevsel? Diye bir soru geçiyor aklımdan.

    Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi bir sonu da vardır; yazının ortalarındaki dualitenin varlığının tekrar altını çizmek isterim. Hayatta, herhangi bir amaç ve değer uğruna gösterdiğiniz emekler havada asılı kalmaz; güzel anılarınız, öğrenmişlikleriniz, deneyimleriniz, tecrübeleriniz her daim sizinle kalacaktır. Bir de kendinize yakışanı yapmış olmanın vicdan rahatlığıyla gününüzü ve geleceğinizi öncelemek; geçmişi ya da o emekleri çöpe atmak demek değildir. Bu noktaya da dikkat çekmek istedim.

    Son olarak; karar alma sürecin dışsal faktörlere bir ölçüde bağlı olsa da her daim kendine özgürlük alanları açabilirsin. Hem sınırların hem özgürlüğün olduğunu, hayatın ikircikli durumlar içerdiğini, insan söz konusu olduğunda keskin cevaplar verilemeyeceğini ve hiçbir kararın da mükemmel olmayacağını kabul etmek gerekir. Mükemmel karar yoktur. Karar vermemeyi tercih etmek dahi bir karardır. Önemli olan, seçtiğiniz ya da seçmediğiniz bir şeyin sorumluluğunu alabiliyor olmaktır. Bir de şunu hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum; o anki koşullar altında aldığınız ve uyguladığınız bir karar aradan zaman geçtikten sonra koşullar ile beraber sizin de dönüşümünüz ile artık hayatınıza uygun olmayabilir. Bir karardan dönmek eleştirilecek ya da kötülenecek bir durum değildir. Karardan dönüyor olmak başarısızlık değildir. Sorumluluğu alınıyorsa insan bu konuda özgürdür. Doğru zamanda ve doğru şekilde bir şeyi bitirebiliyor olmak başlı başına başarıdır. Böyle bitişler de yas içerebileceği gibi kutlama ile de karşılanabilir.

    Onlarca selamlama seçeneğini arasından hür irademle,

    Anlayış ile selamlıyorum.

    Uzm. Psikolog Özlem Nur Tulum

     

    Kadıköy uzman psikolog, Bağdat Caddesi uzman psikolog ve Ataşehir uzman psikolog eşliğinde sizlere destek veriyoruz. Yaşamış olduğunuz problemleriniz ile ilgili terapi seansı oluşturmak için hemen  mail ya da mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz.