İnsan, yaşamı boyunca neredeyse her an, küçük ya da büyük kararlar almak durumundadır. Sabah, saat kaça alarmını kuracağından, hangi kıyafetleri giyip sosyal medya hesaplarında neleri paylaşacağına, hangi yemekleri yiyeceğine, spor yapıp yapmayacağına kadar tüm gündelik meselelerden, meslek ve partner seçimine, ihtiyaçlarıyla ilgili parasal harcamalarına, nelere yatırım yapacağına, sosyal sorumluluk projelerinin hangisine katılabileceğine, hangi terapiste başvuracağına kadar birçok seçim yaparak yaşamını idame ettirir. Kurduğumuz cümlelerde dahi seçtiğimiz kelimeler de tamamen bizim kararımızdır. Öyleyse, küçük ya da büyük tüm kararların, sorumluluğu da bize ait olmalıdır. Sağlıklı olan her birey, konuştuğunun ve yaptığının arkasında durabilmeli; yanlışıyla ya da doğrusuyla eylemlerine sahip çıkabilmelidir. Burada bahsedilen, üste çıkmak değil; tam tersi, eğer bir hata olduysa; bu durumun, insani olabileceğini kavramaya ve kendimize karşı şefkatli bir yaklaşım ile durumu en minimum hasarla toparlama çabasına teşvik etmektir. Neticede, hangi kararı verirsek verelim bunun bir sonucu olacaktır. Bu sonuç, bazen ödül bazen de bedel gibi gelir. Her ikisine de kucak açmak, girdabın içinden geçmeden dışına çıkamayacağımızı bilmek ve olabildiğince sakin kalmaya çalışmak; psikolojik ve fiziksel sağlığımızı korumakla kalmaz, kendimizle ve insanlarla olan ilişkilerimizi geliştirir. Aldığımız kararların sorumluluğunu alıyor olmak öz güvenimizi de destekler. Günümüzde, hayat hızla akıp giderken düşüncelerimiz ve duygularımız da o denli acele gelip geçiyor. Bedenimizi dinlemek, sezgilerimize güvenmek, can sıkıntısıyla kalıp sıkıntının kendimizden, kendimizi yeniden doğurmaya neden olabileceğinin fırsatını yakalamak artık bize çok yabancı. Aslında, duyguların izini sürdükçe, an farkındalığını arttırdıkça, meditasyon ve yoga ile bedene döndükçe, beş dakika boyunca hiçbir şey yapmayarak sadece oturarak molalar verdikçe ve işaretleri takip ettikçe hissedilenleri yani sezgilerimizin sesini duyabildiğimizde çok düşünmeden alınan kararların da çok uzun zaman boyunca hesaplanarak verilen kararlar kadar sağlam olabileceğini deneyimleriz.

     Seanslarda sıkça ‘Bu ilişkiye devam etmeli miyim?’ , ‘Sizce boşanmak doğru karar mı?’ ‘Anlattığım kişiyle ortaklık kurmak iyi bir fikir mi? Gibi öznel alınması gereken kararların, bir başkasına verdirmeye çalışmak gibi çabalara şahit oluyorum. Bu durum, şu soruyu beraberinde getiriyor; ‘Acaba birey, karar verirse sonucundaki sorumluluğu almaktan mı korkuyor?’ ‘Bir karar verdiğinde, oluşacak sonuçlarla yüzleşmekten onu ne alıkoyuyor?’

     Genelde, ters giden durumlar için bir başkasını suçluyor olmak insana iyi gelen bir yerdedir; çünkü, kolaydır. Ancak hem insanın iç dünyasının keşfinden hem sağlıklı ve güçlü ilişkiler kurabilmekten hem ruhsal gelişimden hem de yetişkin birey olmanın erdeminden de uzak bir yerdedir. Tam da bu yüzden, kararlarınızı sadece siz vermelisiniz ve sonucunda ödül ya da bedel olacaksa da bunun sorumluluğunu siz alıyor olmalısınız. Böyle olmasaydı sizden birer tane daha olurdu; fakat, her birimizin parmak iziniz dahi farklı ve siz biriciksiniz. Böyle bir çıkmazda, psikoterapi sizin gerçek ihtiyaçlarınızın, arzularınızın, korkularınızın ve hayat amaçlarınızın keşfinde ve sizin için en uygun kararın verilmesinde rehberlik eder ama kararı uzman kişi vermez. Size, sağlıklı seçenekler sunabilir ve hangi kararı alırsanız alır oluşacak sonuçlarda sorumluluk almanız konusunda cesaretlendirir ve başa çıkma mekanizmalarınızı güçlendirir; tabii ki ancak, sizin aktif katılımınız ve bireysel çabanızın katkılarıyla böyle bir gelişim gerçekleşebilir. Gelelim doğru karar alabilme meselesine,

     1) İhtiyaçlarınızı netleştirmek ilk adımdır. Örneğin; İçsel huzurumu dengelemeye ihtiyacım var, sevdiklerimle besleyici bir iletişim kurmaya ihtiyacım var, iş değişikliği yapmaya ihtiyacım var, kazandığım parayı arttırmaya ihtiyacım var. ‘….ya ihtiyacım var.’ kalıbını günlük hayatınızda kullanabilirsiniz.

     2) İhtiyacınızın ardındaki motivasyonunuzu bulmaya çalışmak önemlidir. Örneğin; sürekli tartışmalar yaşıyorum ve ilişkilerimde zarar görüyorum. Tek başıma huzurla kalamıyorum; o halde, içsel huzurumu dengelemek benim ihtiyacım. Finansal olarak, tam anlamda özgür olmak istiyorum; daha çok yardım eli uzatmak istiyorum o halde kazandığım parayı arttırmaya ihtiyacım var. ‘….dan dolayı ….e ihtiyaç duyuyorum.’ Kalıbını kararınızı verme sürecinizde kullanabilirsiniz.

    3) Dışsal kısıtlamaları keşfetmek ve olanı değerlendirmeye çalışmak iyileştiricidir. Bazen ne kadar almak istediğiniz karar farklı yönde olsa da bazı kısıtlayıcılar yüzünden tam olarak istediğiniz şeyi gerçekleştiremeyebilirsiniz. Örneğin; zaman veya maddi. Kısıtlayıcıları biliyor olmak kendinize yüklenmenizin ve kendinizle ilgili olumsuz çıkarımlarda bulunmanızın önüne geçecektir. Zamanı doğru yönetmek öğrenilebilir bir beceridir ve bununla ilgili kitaplar okuyabilir ve uygulamalarınızı istikrarla sürdürebilirsiniz. Maddi durumda da elinizden geleni yaptıktan sonra insan olarak gücümüzün bir sınırının olduğunun farkındalığı ile olmayanlara değil elde olanlara odaklanabilirsiniz.

    4) Bilişsel çarpıtmalarınızı bulmak ve üzerinde çalışmak psikolojik sağlığınızı korur. Hepimiz, zaman zaman düşünce hataları yaparız. Önemli olan; düşünceler geldiğinde ve bize bir karara ya da eyleme doğru yönelttiğinde, bunun bir düşünce hatası olup olmadığını fark etmektir. Kişiselleştirme, Ya hep ya hiç tarzı düşünme, Zihin okuma, Aşırı genelleme ve Suçlama gibi bilişsel çarpıtmaları detaylı öğrenebilir ve en çok hangilerini yapıyorsanız üzerinde çalışabilirsiniz.

    5) Duygularınızın farkında olmak ve uygun yöntemlerle ifade etmek doğru karar aldırır. Bir durumla ilgili hissettiğimiz yoğun duygular bizi doğru karar almaktan alıkoyabilir. Örneğin; eşimize çok sinirlendiğimiz bir esnada, yoğun öfke ile yanlış bir eylemde bulunabiliriz yahut şüphe duygusuyla insan haklarına aykırı şekilde davrabiliriz. Duygularımız çok kıymetli olsa da bazı zamanlar ihtiyaçlarımızın farkında olmamaktan veya duygularımızı doğru ifade edememekten kaynaklı pire için yorgan yakılabilir. Bu adımda, bilişsel çarpıtmalardan Duygusal akıl yürütme, Seçici soyutlama ve Olumluyu göz ardı etmek üzerinde çalışmanızı ve duygularınız yüksekken 24 saat geçmeden bir karar vermemenizi önerebilirim.

    6) Kutunun dışında düşünmek için beyninizi şımartın.

    Yeniliklere açık olmak hem psikolojik sağlamlık kazandırır hem de zihninizi yaşlanmaktan olabildiğince korur. Bir şeyleri herkes yapıyor diye yapmak ya da başkaları ne der diye hayallerden vazgeçmek size istemediğiniz kararları verdirtebilir; o yüzden, kendinize ve size yardım edebilmesi için terapistinize olabildiğinizce şeffaf olmaya çalışın. Zihni berrak tutabilmek için günlük ritüellerin önemi olduğu kadar monotonluktan kurtulmak gerekir. Her gün eve işe ya da okula gitmek için kullandığınız yolları değiştirin tek bir sokak değişikliği dahi olsa beyninizi şaşırtın. Hep aynı yemekleri yemeyin; olabildiğince yemek menüsünden farklı tatlar denemeye gayret edin. İlham veren profilleri takip edin. Giyim tarzınızı arada sırada değiştirin. Tüm bu verdiğim örnekleri, günlük hayatta uyguladıkça mucizevi şekilde, beyniniz size kutunun dışında düşünme fırsatı sunacaktır. İlham almış, şaşırmış ve zinde kalmış zihin, bir de beden farkındalığını arttırılarak desteklenir ise doğru kararlar verebilmeniz kaçınılmaz olacaktır. Altını çizmek isterim ki eğer, bir psikiyatrik rahatsızlığınız varsa önce psikolojik destek almak hatta ilaç tedavisiyle eş zamanlı giden psikoterapi sürecinizden geçiyor olmak önem arz eder.