Çoğu kişi tarafından bitti gibi davranılsa da Covid-19 virüs salgını, insan hayatını tehdit edecek şekilde devam ederken; bir yandan da alım gücünün düşmesi ve işsizlik gibi ekonomik sıkıntılar ile karakterize; gelecek kaygısı ve tüm bunlara bağlı ilişkisel problemler birçok bireyin, depresyon deneyimlemesine neden olmaktadır.

    The Lancet adlı tıp dergisinin yayınladığı verilere göre; dünya genelinde 52 milyon insan, pandemi sürecinde depresyon ile tanıştı ya da hastalıkları nüksetti. Covid-19 virüs hastalığı geçirdikten sonra bireylerin, anksiyete seviyelerinin yükseldiği ve ani duygu değişimleri yaşadıkları tespit edildi.

    Mutsuz hissetmek, hayatınızda yaşanan zor yaşantılara karşı verilen doğal bir tepkidir. Bazı zamanlar, bitkin veya umutsuz hissedip herhangi bir şey yapmak için gereken enerjiyi ya da motivasyonu kendinizde bulamayabilirsiniz ve bu durum son derece normaldir. Ancak, depresyon tanı kriterlerine göre; en az iki hafta boyunca her gün, bireyin günlük yaşam aktivitelerindeki işlevsellikte belirgin düşme, çökkün duygudurum, önceden bireyin ilgisinin olduğu şeylere karşı ilgisini yitirme ve zevk alamama durumunda depresyonun varlığından bahsedilir. Bu belirtilerin yanında; istemsiz kilo alma/verme, uykusuzluk/çok uyuma, içsel huzursuzluğa bağlı hareketlilik/yavaşlama, değersizlik/suçluluk duyguları, konsantrasyon güçlüğü, tekrarlayıcı bir şekilde ölüm düşüncesi gibi semptomlar da yaşanabilir. Depresyonun şiddeti, bireyin yaşadığı semptomlardan kaç tanesinin, ne kadar yoğunlukta olduğuyla ilgilidir. Hafif ve orta şiddetli depresyon vakalarında, haftada bir yapılan ve bireyin hazır oluşuna uygun olarak uygulanan farklı psikoterapi teknikleri; iyi oluş hali için yeterli olabilecekken, şiddetli depresyonlarda ilaç tedavisi ile psikoterapi eş zamanlı gitmelidir. Danışan ve terapist arasında kurulan terapötik ilişki, terapistin hastalıkla ilgili verdiği psiko-eğitim, danışanın işlevsiz düşünceleri ve duygularının düzenlenmesi üzerine çalışılması ve stres yönetimi becerisinin kazanımı ile depresyon tedavi edilebilmektedir. Aynı zamanda, psikoterapi sayesinde ilaç kullanımının sonlanmasından sonra, hastalığın nüksetmelerin önüne geçilebilmektedir.

    Depresyonda olan birey, şımarıklık yapmıyordur. Yaşanılan travmatik olaylar, sevilen birinin kaybı ya da ayrılık, uzun süreli yoğun stres altında kalmak gibi çevresel sebepler, depresyonun başlatıcı unsuru ya da tetikleyicisi olabilir. Aynı zamanda, beynin sinapslar (sinir hücreleri) arası iletimdeki bozukluğu, serotonin ve dopamin gibi iyi hissetmek ile ilgili olan kimyasalların elektriksel iletilerinde düşüş ve sinirlerin çeşitli nedenlerle hasar görmesi sonucu ortaya çıkan ciddi ve tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Depresyonda olan kişide, kortizol hormonunun aşırı salınımı görülmektedir. Aynı şekilde tiroid gibi endokrin hastalıklar ve bazı nörolojik hastalıklar, depresif belirtilerle karakterize olabilmektedir. Bu sebeple, depresyon belirtileri gösteren kişinin medikal sağlık durumu da göz önünde bulundurulmalıdır ve tıbbi bir muayene ile bu durumlar elimine edilmelidir.

    Depresyon tedavi edilmezse ağırlaşıp yıllarca sürebilir. Kişiyi, hayattan tamamen koparabilir. Depresyondan bir kaçış ya da arayış olarak ortaya madde bağımlılığı çıkabilir. Bireyin, depresyon sürecinde yoğun hissettiği çaresizlik ve stres, bağışıklığı düşürdüğünden dolayı kişi fiziksel olarak da hastalıklara karşı dirençsiz olabilmektedir.

    Hafif ölçekli vakalarda, psikoterapi harici kendi kendinize uygulayabileceğiniz bir yöntem olarak; Aktivite Kayıt Formu tutabilirsiniz.

    Saat başı ya da sabah – öğlen – akşam diye ayırıp nasıl hissettiğinizi ve o andaki ruh halinizi yazarak 0 ile 10 arası puanlayın.

    Gün boyunca yaptığınız her şeyi (diş fırçalama ya da masanızın üstünü toplamak dahil) yazın. Her yapılan eylem sonrası, ruh halinizi tekrar değerlendirip kaydedin ve yaptıklarınız ile ruh haliniz arasındaki bağlantıları fark etmeye çalışın. En az 1 hafta boyunca kaydı tutun.

    1 hafta sonunda; kaydı okuyarak kendinize şu soruları yöneltin.

    • Ruh halimde herhangi bir değişiklik yaşadım mı?

     2)Yaptıklarımın, ruh halim üzerinde etkisi oldu mu?

    3)Kendimi daha iyi hissettiğimde ne yapıyordum? İyi hissettiren eylemlerim, uzun vadede sağlıklı ve faydalı mı? Değilse; bunların yerine daha iyi hissetmek için başka neler yapabilirim?

    4)Kendimi daha kötü hissettiğimde ne yapıyordum? Eğer uzun vadede faydası olan; ancak, o an yaparken zorlandığım aktiviteler ise bunları yaparken başka hangi yöntemleri kullanabilirim?

    5)Cevaplarım doğrultusunda, önümüzdeki hafta kendimi daha iyi hissetmemi sağlayabilecek başka hangi bireysel ya da sosyal aktiviteler planlayabilirim?

    Düzenli Egzersiz yapmak, açık havada yürümek ve sosyal olmak, beyinde iyi hissetmekten sorumlu kimyasal maddeleri arttırdığından dolayı koruyucu faktörler olarak örnek gösterilebilir.

    Bu durum, hayat kalitenizi düşürüyorsa ve ilişkilerinizi etkiliyorsa iletişim kısmından bilgilerinizi bırakabilir veya info@ozlemnurtulum.com ‘a mail atarak randevu için ulaşabilirsiniz.

    Yaşadığınız ilgi kaybı veya depresyon ile ilgili Kadıköy, Bağdat Caddesi ve Ataşehir bölgelerinde uzman psikolog eşliğinde sizlere destek sunulmaktadır.